20 Şubat 2014 Perşembe

+ Natama: Dinin gereksizliği üzerine bir kozmogenesis kurgu*

* Aşağıda okuyacağınız metin Natama [hayat memat] dergisinin Ocak/Şubat/Mart 5. Sayısında yayınlanmış ve Ali Dündar tarafından kaleme alınmıştır. Burada, metnin sadece belli başlı bir kaç bölümü yayınlanmıştır, tamamını okumak için; Natamadergi.com/Nerelerd bağlantısından size en yakın Natama dergisi satan kitap evine ulaşın.


"

  Öyleyse bazı insanlar, ki bunlar azımsanmayacak çoğunluktaydı, Yüce Işık inanışına neden bağlılık göstermişlerdi peki?

                                                                                                               Ali Dündar


  O an geldi; Yüce Işık'ın olmadığı ispatlandı. Bilim evrenin, oluşun anlamını tek bir teoriye indirgedi. Görüldü ki Yüce Işık yok, Yüce Işık diye bir şey yok.

  Yüce Işık diye bir şey yoktu; bizi yaratan bir güç, sonunda ona döneceğimiz bir insanperest yoktu, her şeye kadir, her şeye gücü yeten bir şey yoktu. İnanmayanlar haklı çıkmıştı. Bu duruma önceleri onlar da şaştılar. Ancak inananların şaşkınlığı, daha korkunçtu tabi. Neyse ki inanmayanlar inananları kucakladılar da ortalık biraz sakinleşti.

  Artık herkes Yüce Işık'ın olmadığına ikna olmuştu. Onun olmayışına methiye niyetiyle şiirler yazıldı, destanlar okundu, şarkılar söylendi, filmler çekildi, heykeller yontuldu, resimler çizildi, çadırlar kuruldu. İmamlar, keşişler, gezginler, radikaller, dinciler "Yüce Işık yoktur" dediler. Artık Yüce Işık yoktu. Ne kitapları ne de peygamberleri gerçek değildi. Din bir yanılsamaydı. Artık hiçbir insan "Yüce Işık vardır" diyemezdi. Teori hiçbir şüpheye yer bırakmadan "Yüce Işık yoktur"u ispatlıyordu. Sen bile görür görmez anlardın. Yüce Işık diye bir şey yoktu.

  Böylelikle yokluğa düştük. Yüce Işık yok idiyse; tinik hiyerarşi, spatyom, doğum, aşk, inanç, iman, melekler, genedoğum, ilahi algılama, en yüce hal gibi mistik dayanışmalar da doğru değil demekti. Oluş, bir ilahi Evrensel Yönetici Mekanizma tarafından işletmiyordu. Kozmik sistemler, üzerinde var olmaktan kaçınmadığımız yaşam sirkülasyonunun bir parçasıydı sadece. Sadece var olan şeyler vardı. Geleceğimiz artık belirsizdi, önümüz bomboştu. Geçmişimizi tekrar gözden geçirmeliydik. Atalarımız hakkında çok yanılmıştık. Atalarımız yanılmışlardı.

  Her şeyi tekrar ele almaya başladık. Tamam; o zaman, evren dediğimiz şey oluşmuş olalı beri hareketli, sürekli devinen bir şeydi. Evrenin her yerinde bir şeyler oluyordu. Olmalıydı. Olmuştu. Öyleyse bazı insanlar, ki bunlar azımsanmayacak çoğunluktaydı, Yüce Işık inanışına neden bağlılık göstermişlerdi peki? Belki de Yüce Işık insanın olmayı hayal edebileceği en uç noktalardan biriydi. İnsanın, kendi tekamülünün sonunda isteyebileceği en büyük şey, Yüce Işık olmaktı. Yüce Işık yoktu. O zaman pekala da insan Yüce Işık olabilirdi. Yüce Işık olmak her şeye gücü yetmekti. Eğer Yüce Işık olunabiliyorsa, böyle bir olasılık varsa; şu neydi, bu niyeydi diye düşünmeye gerek kalmazdı; ne güzel!
...
Yüce Işık yoktu belki ama yerküremiz, insanların hiçbir katkısı olmadan, kendini var edip canlandırma yetisine sahipti. Evren ise biz olmadan da varlığını sonsuza dek devam ettirebilirdi. Bu özelliği bile onu Yüce Işık yapmaya yeterdi. Sistem, bir Yüce Işık'tı diye düşünmeye başladık bu aşamada. En azından Yüce Işık olma özelliklerine sahip görünüyordu.
...
Yüce Işıksız geçirdiğimiz bin yılın sonunda, evrenin her yerine yayılmıştık artık. Oluşun her katmanında artık insan vardı. O kadar gelişmiştik ki, evrenin her yerinde kolaylıkla seyahat edebiliyorduk. Oluştan oluşa, boyuttan boyuta, lokal sistemlerden majör sektörlere kadar gezip tozuyorduk. Birçok farklı uygarlıklarla karşılaştık, ilişkiler kurduk, insandışı varlıklardan dostlar edindik.
...
Yüce Işık olmaya ramak kaldı diye düşünerek bir bin yıl daha geçti. Birbirinden güzel, bir sürü minyatür oluşlar yarattık sıkıntıdan. Yeni masallar anlatarak zamanımızı geçiriyorduk. Birbirinden güzel masallar uyduruyorduk. Sıkılmıştık. Hala tek bir insan bile ermemişti ama. Kritik aydınlanma kütlesine bir türlü ulaşamıyorduk. Işığın likitleşmesi ise tam bir fiyaskoydu maalesef.  
...
Yepyeni bir evren yaratmaya karar verdik. Bunu yapabilirdik, biliyorsun. Ne düşünürsek gerçekleştirebiliyorduk zaten.
...
Bu evren yaşadığımız evrenin bir benzeri olacaktı.
...
Yeni evren devindi.
...
Gaia
...
                    "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder