5 Ekim 2013 Cumartesi

+GEZi: -yorum veyahut işlemeyen bir mekana yaratıcı bir bahane.



 Toplumsal reflekslerin, hele ki Gezi gibi bir direnişin çerçevesinde oluşan kitlesellik haliyle, eğlence mekanlarında oluşan ve şehrin 'ortam' algısıyla bir araya gelen kitleselliği birbiriyle karıştırmamak/karşılaştırmamak gerek. Çünkü sebepleri ve sonuçları arasında dağlar kadar fark vardır. Lâkin bu hikayeye konu olan abimiz, bu iki olguyu karıştırmakla kalmamış hatta bununla da yetinmeyip suratımızda kocaman bir acı-gülümseme kondurmuştur. Şöyledir kelamı hikayemizin;

  Gri-kahverengi bulutların tepemize doluşmaya başladığı bir sonbahar günü. Yağmura yakalanmamak için etüte son verip, enstrümanımı toparlamaya başlamıştım. Tam atölyeden çıkmak üzereyken aradı ev arkadaşım, "abi bende eve gidecem ama öncesinde şu mekana bir gitsek birlikte. Daha dün gördüm eleman arıyoruz ilanını." dedi ve bir kaç dakika içinde buluşup, hikayenin esas oğlanı olan abimizin Kaleiçinde* ki mekanına doğru yola koyulduk. Kente gelmiş olanlar bilir, Kaleiçi güneyin nemli kenti Antalyamızın eğlence merkezidir. Gece hayatı bu eski kent sınırları içinde ki barlarda, su gibi akan alkolün eşliğinde ve sık sık dişinin yörüngesinde yaşanır durur. İşte abimiz bu bölgede ki mütevazı, kaliteli sayılabilecek müzik anlayışının var olduğu bu mekanın sahibi. Arkadaşımla mekana varıp oturduktan sonra süre gelen muhabbet, günlerce aklımı meşgul edecek ve ardından blogta sizlerle buluşmak için ete kemiğe veyahut kaleme deftere bürünecek.

  İş başvurusu ya, resmiyetin hiç olmadığı bar anlayışında bile arkadaşımın mevzuya ilişik traşını olmuş, görüşmeye tam takır gelmesine neden olmuştu. Hali hazırda yoğun bir iş temposunun olmayacağı gün gibi ortada olan bu mekanda işi kapmak için heyecanla konuyu açtı abimize ve usul usul sordu; "abi eleman arıyormuşsun?"

  İlk defa tanışyırodum ben kendisiyle, blues sever biri olarak saksafon çaldığımı öğrenince pekte mutlu oldu ama ne yazık ki henüz muhabbetin girişinde ki bu artı bile arkadaşımın başvurusunun olumlanmasına yardımcı olamayacaktı. Her ne kadar biz -ve ehemmiyetle ve pür dikkat ile özelinde arkadaşım- başvurunun neticesini, muhabbetin başlamasına takriben bir-birbuçuk saat sonra öğrenmiş olsakta, siz fazla bekletmeyeyim, maalesef alınmadı işe.

  Çünkü, çünkü abimiz ilanı yapıştırdıktan onbeş gün sonra ilk defa birisi başvurmaya gelmişti ama o zaten iki gün önce eleman almaktan vazgeçmişti. Ehh, aslında işleri de zaten pekte iyi değildi. İşler zaten kesatken, elemana para vermenin bir anlamı yoktu. Hem abimiz 'burası kalitedir ve yüzdeyüz legal' şiarıyla, eğer ki bir eleman alacak olsa, ona sigorta felan yapmak zorundaydı. Yani masrafta masraf. Bundan ötürü vazgeçmişti eleman almaktan ama iki gündür unutuyordu ilanı camdan indirmeyi. Bu arada daha demin demişti ya "işler kesat ama aslında eskiden burası çok iyidi -ha bak oğlum, sen ilk defa geldin buraya. belki senin için ilk ama bilgin olsun onsekiz yıldır buradayız
 bende, mekanda.- haa ne diyordum! tabi zamanla işler düştü. vaktinde bir günde tüm kaleiçinin yapamadığı işi yapardım ama son zamanlarda düştü işler. hem kaleiçi de değişti. burası küçük, kendi halinde bir mekan. ondan kimse gelmiyor artık."
 diyip, bol bol işler düştü tekrarından ibaret kelamıyla, en sonunda duyuracağı "işe alamıyorum seni" cümlesine alt yapı hazırlıyordu. Bu arada muhabbette işler kötü olsada, başvurunun sonucunu henüz bilmeyen arkadaşımda konuşmaya karar vermişti. Öyle ya, müstakbel patronu onaylamak iyidir. Ayrıca bu şekilde başvurunun sonucu artı olabilirdi. (ama ne yazık ki arkadaşımın bu atağı da işe yaramamıştı.) Böylece arkadaşım da muhabbete dahil olmuş ve "evet, öyle abi. işler kötü. birçok yerde de durum aynı aslında. kaleiçine sermaye girdi, şimdi herkes t. bara gidiyor veya f. bara. bir kere t. bar açıldı ve bastı parayı piyasada ki gruplara. şimdi gruplar şu fiyattan aşağı çalmam diyip duruyor. eee mekanlarında gücü yok ki versin parayı, getirsin grubu. haliyle müzik olmuyor, işte olmuyor, para da..." diyip abimize fikren destek vermiş oluyordu. Ama tüm muhabbet pür dikkat dinlemeye koyulan bendeniz, kıvrak zekamla bu muhabbetin gidişatının hayırlı bir sonuca varmayacağını anlamıştım.

  Muhabbet böyle eski-yeni, aslında-aslında olmayan cümleler dahilinde yol alırken, abimiz sonra ki üç-dört gün boyunca bana "oha!" dedirtecek bir 'iş düştü' örneği verdi. Gezi direnişinin başlamasından yaklaşık yüzyirmibir gün sonra anlatılan ve Gezi'ye istinaden verilen bu örnek, yaratıcılığın gerçek manada 'gezi' haliydi. Gezi ve mekan sözcükleri şöyle bir açıklama ile bir tümce oluşturuyor ve girişte bahsettiğim mevzu karıştırmasına hâl oluyordu. "eee olum gezi'de etkiledi işlerin kötü olmasını! ne oldu? bizim çocuklar direniş boyunca -parkta, meydanda, sağda solda hep birlikte zaman geçirmeyi, üzülmeyi, sevinmeyi öğrendi. ne yapacak bundan sonra da hep birlikte olmak, birlikte takılmak istiyorlar. eee!? baksana şuraya, benim mekan g*t kadar. alamaz ki hepsini birlikte, haliyle ayrı gayrıda takılmak istemiyorlar. ehh işte ondan kimse gelmiyor buraya, bundan da işler düştü." 

  Böylece gezi direnişinin hayatımızda ki yeri hakkında verilmiş en yaratıcı örneklemelerden biri ile tanışmış oldum. Ha tabi dikkat etmek lazım! Abimiz direnişi de, direnişcileri de sahipleniyor (bkz: "bizim çocuklar" diyip örneğe girişmesi) Ama esnaf olarakta bu kitlesel refleks pekte hayrına olmamış. Fakat -her ne kadar tutarlı olmasa da- direniş hâlini işini kötü etkilemesini diğer esnaflar gibi ağzı küfürlü de anlatmıyor. Zira özellikle badem bıyıklara badem yağı satan esnaf güruhu, direnişi sadece vandalizm ile ilişkilendirip, ellerinden geldiğince direnişi kötülemişlerdi. Ki aynı zamanda direnişe de, direnişciye de bol bol küfürler yağdırarak. Amma işte bu mütevazi mekanın sahibi, mekan kadar mütevazi abimiz böyle yapmıyor ve muhabbet sonunda suratımda koca bir acı-gülümseme yaratıyordu.

  Evet hikaye böyle işte ve tabi muhabbet bittikten bir-birbuçuk saat sonra arkadaşıma artık 'işler kötü' deyişiyle işe alamayacığını bildirdi. Ehh hem daha dün bara asmak için 'selfservis' yazan bir tabela sipariş etmişti. Böylece arkadaşım hayal kırıklığı ve ben aklımda yazılmaya meyilli bir muhabbetin tümceleriyle; yakalanmamak için atölyeden, müzikten erken ayrıldığım yağmurun altında ağır ağır eve yol aldık. Neyse ki ikimizin de karnı açtı ve vardığımızda eve güzel bir yemek yaptık ve bu yağmurlu ikindi sonrası bir kaç saatliğine de olsa unuttuk tüm üzüntülerimizi.




//////
belki ölünceye kadar, hep birlikte;
 bu daha başlangıç, mücadeleye devam...
vesselam!


+dipnot:

1 Ekim 2013 Salı

+SiNEMA: Criterion*

  Belki de beni en çok yoran, kafamı karıştıran olaylardan biri de film seçimidir. Her nedense izleyeceğim film konusun da süper takıntılı, kılı kırk yaran bir herif olmakta üzerime yoktur. Burada ki sorunun temeli "her filmi izleyememe" gibi bir tavırdır. Son dört-beş yılda özellikle bu durumu yaşadığım için bu süre zarfında film seçimleri üzerine kendimce belirli kriterler oluşturmaya başladım. Muhtemelen bu kriterlerin en başında "hollywood tarzı sinema" oldu. Hollywood tarzı sinema etiketi altına soktuğum filmler ise temel kaygısı sinema yerine para olan filmler oluyor ve şanslıyız ki bu alanın dışında yaratılmış binlerce ve binlerce filmin varlığı söz konusu. Bu noktadan sonra yapmam gereken ön bilgiler ile filmler bulmak.

  Yıllar yılı izlemeye değer dediğim filmleri bulmak adına farklı metotlar izledim; sinemadan-filmden anlayan kişilerin önerileri, sinema siteleri-dergileri kriterleri gibi farklı farklı yollar. Bu bağlamda bana gerçekten referans olmuş bir kaç oluşum mevcut ve amacım bu oluşumlar hakkında biraz küçük bilgileri sizinle paylaşıp, sizin de yararlanabileceğiniz kaynaklar oluşturmak.

  Son iki yıldır gözle görülür şekilde sinema sanatına dokunan eserler üzerine yoğunlaşmış durumdayım ve bu sanatsal filmleri bulmak, incelemek ve en önemlisi izlemek için takip ettiğim, yorumlarını ve kriterlerine başvurduğum bir kaç oluşum;
 
 
  


1- The Criterion Collection:

  The Criteron Collection önereceğim oluşumların arasında ki tek ticari işletmedir. Sinema endüstrisinin takip edilesi, vazgeçilmezi olan bir şirket. Nasıl ki müzik dünyasında sanatsalı arayan ve yayınlayan bir ECM Records varsa, sinema alanında da bu kaygıyla haraket eden ve bunun ticaretini yapan bir şirkettir The Criterion Collection. Şirketin isminde de anlaşılacağı üzerine yaptıkları iş klasikleri ve çağdaş sinema eserlerini toplayıp, bu filmleri yüksek teknoloji ile koleksiyonlarına katmak. Kendi kriterlerini şöyle açıklıyorlar; "Koleksiyonumuzun temelini Renoir, Godard, Kurosawa, Cocteau, Fellini, Bergman, Tarkovsky, Hitchcock, Fuller, Lean, Kubrick, Lang, Sturges, Dreyer, Eisenstein, Ozu, Sirk, Buñuel, Powell ve Pressburger gibi ustaların çalışmaları oluşturuyor."  bkz. Şu ana kadar tecrübe ettiğim ve The Criteron Collection şirketi tarafınca yayınlanmış hiç bir kötü film göremedim ama yine de ekşide bu konu üzerine yapılmış yorumlarda bazı gereksiz filmlerin veya yönetmenlerin varlıklarından bahsediliyor. bkz.

  Bu şirketi size örnek vererek, gidin dvdlerini felan satın alın demiyorum zira öğrendiğim kadarıyla verdikleri emeklere paralel olarak, yayınladıkları eserlerin fiyatları da biraz tuzlu olabiliyor. Filmlere ulaşmak için, koleksiyonun listesini referans alıp bir çok filmi paylaşım sitelerinden veya torrentlerden indirebilirsiniz. Şirketin sitesinde; üst menüden ki "FILM" linkinden ulaşılan sayfa da "All Criterion Films" kategorisini göreceksiniz ve bu bağlantı üzerinden açılan sayfada şirketin yayınladıkları filmlerin listesine ulaşabileceksiniz ama bu sayfanın güzel yanlarından biri de sol menüde filmlerin kategorize edilmiş filtreleme olayı. Bu filtremele sayesinde avrupa sineması, bindokuzyüzdoksanlı yapımlar veya Tarkovsky filmleri gibi ve benzeri sonuçlara ulaşabiliyor ve ne izlemek istiyorsanız daha rahat buluyorsunuz aradığınızı. İlgili sayfaya ulaşmanız konusunda sizi balığın nasıl tutulduğunu gösterdim ama yine de direk balığı yemek istiyorsanız ise lütfen bkz. 

  Ayrıca sağduyulu bir bilgi vermek amacıyla; sonuçta bu filmler oluşturulurken nice insanın emeği ve vakti verilmiş ve bundan ötürü emeğe saygı ruhaniyeti bağlamında, alabiliyorsanız bu filmleri satın alın.




eksisinema.com

2- Ekşi Sinema:

   imdb'ye alternatif hazırlamış oldukları Top 250 ile kıyıda köşede kalmış ama kesinlikle sinema mecrasının mühim çalışmalarından olan bir çok filmi bir araya getirmişler. Site sinema ile ilişik bir çok alanda çok güzel toplamalar yapmış; özellikle ülke genelinde ki festivallere dair günlükler, ustaca yazılmış film kritikleri. 'Ne izlesem?' sorusunda istinaden başvurulabilecek güzel kaynaklardan biridir.
  



filmonerisi.blogspot.com

3- filmönerisiblog:

  Kişisel bir sine-blog oluşumu. Herif yememiş içmemiş fransız yeni dalgasından, sinemayı sinema yapan ustalara, yapıtları üzerine çok kaliteli tanıtımlarda bulunmuş. Kişisel blogların en büyük handikaplarından biri de belirli bir süre sonra yazarı tarafından gündelik dertler veya diğer bir çok mevzudan ötürü hayatta kalamasıdır. Çok şükür filmönerisiblog ikinci yaşını bitirdi ama mümkünse bugün var, yarın yokmuş gibi davranıp adamın o kadar emek verip bahsettiği ama kesinlikle bizlere muazzam artıları olacak yapıtları inceleyin, görün, izleyin. Bugün ne izlesem sorusuna birebir ilaçtır, candır, güzeldir.

  Selam olsun yazara!

+ sinemaya sık sık sanatsal-felsefe bir tavırla göz kırpıyor!



sinegoz.com

4- Sine-Göz:

  Streaming movie olayının ülkemizde ki başlangıçlarından biridir. Daha sonrasında virüs gibi yayılan online film sitelerinin asla ama asla ulaşamayacağı bir zirvede duran; başuçu filmlerin, kült filmlerin, ülke ülke kategorize edilmiş dünya sinemasının, arasanız torrentini bile zor bulacağınız yapıtların evidir. Şuana kadar ki önerilen sitelerin hepsi film isimleri bulmanıza yarıyordu ancak -ki daha sonra indirin veya satın alın diye ama sine-göz'ün en büyük artılarından biri, tüm bu sinema klasiklerine yine site üzerinden izleyebiliyor olmanız.

  +rica: online dünyamızın en büyük varsıllarından biridir, mümkünse bağış yapın!

Şöylede bir manifestosu vardır;

  1. Drama halkın afyonudur.
  2. Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri! Yaşasın sıradan günlük işlerin başında kaydedilmiş ölümlü insanlar.
  3. Kahrolsun burjuva senaryoları!
  4. Drama kapitalistlerin elinde ölümcül bir silahtır. Biz bu silahla devrimci günlük yaşamımızı sergileyerek bu silahı düşmanımızın elinden alacağız.
  5. Modern drama da eski dünyanın bir artığı, devrimci gerçeğimizi gerici şekillere sokma çabasıdır.
  6. Kahrolsun günlük yaşamımızın tiyatroda sahnelenmesi. Bizi olduğumuz yerde yakalayıp çekin!
  7. Senaryo üzerinde uydurulmuş bir masaldır. Biz kendi yaşamımızı yaşarken üzerimize biçilen görüntülere boyun eğmeyeceğiz!
  8. Herkes kendi işini yapsın, başkasının işini engellemesin! Sinemacının işi bizi, engellemeyecek bir şekilde çekmektir.
  9. Yaşasın proletaryanın devrimci Sine-Gözü!




izlebizle


5-  Izle Bizle:

  Sine-göz'den pek artakalır yanı olmayan, yine çok iyi filmleri bünyesine toplamış online sinema sitesidir.
ekşiden ecco homoreous'un tasviri tam yerindedir;
bergman'lar, tarkovski'ler, angelopoulos'lar, kurosawa'lar, renoir'ler, lynch'ler, kubrick'ler, haneke'ler, godard'lar, fellini'ler, sokurov'lar... ne istersen var bu sitede... sinema tarihinin birçok başyapıtı, sanatsal sinemanın mihenk noktaları... hepsini izleyebileceğiniz harika bir site burası... admin'i esko harika bir iş çıkarıyor.
#32205543 


+ not: 

  Burada ki örneklerin -yada en azından benim temel beşlim- dışında başvurabileceğiniz diğer kaynaklar;


  • imdb: illa ki duymuşsunuzdur, dünyanın sinema katalogu.
  • insansanat: yine kişisel bir sine-blog. iki kardeşin ortak projesi. -family business!
  • tersninja: alternatif sinema sitesi diyorlar kendilerine, ki iyiler. takip edilesidir.
  • unutulmazfilmler[dot]com: dizi dünyası için dizi-mag ne ise, sinema dünyası için bu sitede odur. afili, popülerite temelli, site dizaynında bol reklamlı ama yine de varlığı bir çok defa işime yaramış bir sitedir.

  Ayrıca yeryüzünün iyi yapıtlarına ulaşmak için bakılacak mühim adreslerden bir-kaçı da FESTİVALLERdir; Sundance, !f istanbul, iksv filmekimi, altın portakal, cannes gibi gibi gibi....




* cri-te-ri-on:

  1. kriter  isim
  2. kıstas
  3. kriteryum
  4. ölçüt
  5. ayırıcı özellik
  6. tenkitçinin kullandığı ölçü
  7. cri.te.ri.a (kraytîr'iyı)  çoğul
  8. öIçüt
  9. denektaşı mihenk