Yeni yıla bir kaç saat kala, Vidyoçalar'ın ilkiyle, müzik dolu nice yıllar diliyorum...
Soprano saksafon'da Yahya Dai, bas klarnette Oğuz Büyükberber ile Ayşe Tütüncü Trio;
Çeşitlemeler albümünden Carla's Tango;
Dersim '38 Anısına;
Yeni yıla bir kaç saat kala, Vidyoçalar'ın ilkiyle, müzik dolu nice yıllar diliyorum...
Bugün kitapçımda Joel Kovel'ın bir başka kitabını gördüm; 'doğanın düşmanı'. Daha önce okumaya çalıştığım ama epey zorlandığım tarih ve tin ile bazı mevzularda paralel görüşler içeren bu yeni metinde, yazar yine kapitalizmin şerhinden bahsediyor. Metnin özünde ki temel konu şuydu; "Kapitalizmin doğasıdır bu, yok etmek." Bu nokta da elimde kovel'in kitabı, aklımda burroughs'un nova üçlemesinin son halkası nova ekspresi ve sel yayınevinin blogunda izlediğim, nova ekspresi eksenli bir takım videolar vardı.
// New York'ta bir avuç kedi*
I- önce Tal vardı;
"Caz, dünyanın etnik müziğidir." diye bir deyiş duymuştum. Milyon, milyar kilometre kareler boyunca varlığını sürdüren insan evladinin, binlerce yıllık müzik tecrübesine rağmen, nasıl oluyordu da caz müziği böyle bir atfı hak edebiliyordu?
1960-70'lerde ABD'nin ve hatta dünyanın en iyi müzik/caz okulu kabul edilen Berklee Kolejinde, aralarında Cohen kardeşlerinde bulunduğu (Yuval, Anat, Avishai) bir kaç İsrailli öğrenci eğitim görüyor ve bu süreç yıllar yılı savaşlar, kan ve gözyaşının coğrafyası olmuş ortadoğuda, bir kenti, ardından ülkeyi ve sonunda neredeyse tüm coğrafyayı caz müziğiyle, caz müziği de o coğrafyayla tanıştırıyor. İsrailli öğrencilerin bir çoğu eğitimlerinin ardından tekrar memleketlerine dönüp, müziklerinde ki yeni sesleri düzenli eğitimler halinde, yeni jenerasyona iletiyor ve yaşanan bu müzikal süreç, artık başlı başına bir mevzu olacak Caz'da İsrail etkisini yaratıyor.II- Şalom Caz!
III- "Hanımefendi, müzik olan yerde kötü bir şey olmaz" dedi Sancho Panza;
Sayfa: 662, La Mancha'lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote II, M. Cervantes Saavedra, YKY
* (Cats): Anat Cohen'in New York'a gelişi ve bilimum hadiseden sonra İsrail'den bir kaç müzisyen ile tanışması üzerine temalı bio-röportajın da, aralarında bassist Avishia Cohen ile Omer Avital'ın olduğu müzisyenlere hitaben kullandığı tabirdir.
+ bilgi:
+ kaynak:
+ dipnot:
bergman'lar, tarkovski'ler, angelopoulos'lar, kurosawa'lar, renoir'ler, lynch'ler, kubrick'ler, haneke'ler, godard'lar, fellini'ler, sokurov'lar... ne istersen var bu sitede... sinema tarihinin birçok başyapıtı, sanatsal sinemanın mihenk noktaları... hepsini izleyebileceğiniz harika bir site burası... admin'i esko harika bir iş çıkarıyor.
TC Başbakanı Reccep Tayyipp Errrdoğan;"çıkmış bir avuç Çapulcu veyahut Cazcı, yani aslında ikisinin karışımı bişey.. Anlayin işte CapulCazcı!... amma unutmasınlar, biz bu memleketi onlara bırakmayız...!"
demiş ve Büyük Türkçe Sözlüğe yeni bir ifade yerleşmiş; CapulCaz-cı...
Biz müzisyeniz. Biz Korkunun Krallığı'nın sanatçılarıyız. Kendimizi ifade etmek bizim için yaşam sebebi. Şiddet ve baskıların olmadığı adaletli ve huzurlu bir ortamda yaşamanın, üretmenin, fikirlerimizi, duygularımızı paylaşmanın hayalini kuruyoruz. Eşitlikçi, özgürlükçü, kardeşçe, hep birlikte insanca bir yaşam arzuluyoruz. Sokaklar, meydanlar, parklar bizim yaşam alanımızdır. Kendimizi ayrıştırmıyoruz. Farklılıklar rengimizdir. Bu barışcıl birliktelik umudu karşısında baskıcı, kuralcı ve şiddet içeren her türlü müdahaleye karşı duruşumuz nettir. Korkmuyoruz yaşamaktan.
" moriarty kimdir?ilk izlenim: profesyonel sahnelerin frekans bozucuları onlar. emin olunan tek şey 5 kişi oldukları: bir diva ve onun dört kardeşi. gilbert’i unutmadan! içi doldurulmuş bir hayvanın kafasına sahip ve gölgede kukla yöneten, bahsettiğimiz grubun gizli üyesi. hepsi, moriartyland adını verdikleri bir bölgede yaşıyorlar, yaratıyorlar ve tuhaflıklarını yetiştiriyorlar. nereden geldikleri umursanmıyor. oraya bir önceki yüzyılın sonunda geldiler ve sonra orada kaldılar. ingilizce şarkı söyledikleri düşünülürse, içlerinden bazılarınn amerikadan gelmiş oldukları varsayılabilir.ve müzik?tüm güzel hikayelerde olduğu gibi, moriarty’nin müziği de bir seri rastlantı ve kaza sonucu ortaya çıktı. fırtına sonrası yerle bir olmuş bir cabaret folk’undan firar ettiği düşünülen parçaları keşfettikçe şüphe ediliyor bundan biraz: başka bir zamandan çıkma bu divanın güçlü ve derin sesiyle dokunmuş, pürüzlerden oluşan beklenmedik bir çıplak akustik. bu müzik birbirine yakın varlıklarla dolu: amerikan ve irlanda folku, amerika’nın güneyinin kırsal blues’u, perili ve bir o kadar da tozlu bir country ve belki de kurt weill’a garip bir şekilde benzeyen bir alman sürgününün hortlağının ta kendisi. ve özellikle, hikayeler anlatıyor.gerçek hikayeler mi?belki evet. lily’ninki gibi mesela, 19 yaşında orduya katılan ve sivil yaşamının son gecesinde moriarty’e sırlarını söyleyen. bazen kurmacadan başka bir şey olmuyor... haberler, büyük buhran döneminde çekilmiş fotoğraflar ya da lewis carroll’un objektifine takılan kırılgan kahramanlar görünümünde yüzlerle karşılaşmamızı sağlayan kısa metraj filmler havasında şarkılar.moriarty gerçekte neye benziyor?sahnenin üstünde, orada, bir sürü düşünün. ya da gece bir ormanın, ışıltısı kaybolmuş bir otel ya da yıkık bir şatonun orta yerinde. diva ve dört erkek kardeşi eski bir yazı masasıyla bir paravanın arasına dikilmiş tek bir mikrofonun etrafında toplanmışlar.zamandışı bir zerafet ve bir anlamda bir protokol geliştiriyorlar ..halkı zamanın dışına sürüklemenin hikayesi, onlara gözlerini kapamaları şartıyla şaşkınlıkla rüya gördürenakustik çalgılar kullanıyorlar, hatta gitarlardan biri 1957 yılında joan baez’e ait olabilirmiş. çünkü, evet moriarty’nin böylesi bağlantıları da var. hatta dedikodular doğruysa müzisyenlerden bir tanesinin annesi bob dylan’a "girl from the north country"e esinlemiş. ve onlar yamru yumru bir valizin üstünde ritm tutuyorlar....valizler mi?evet moriarty’nin geri çevrilmiş/reddedilmiş eşyalara bir yakınlığı var. avlanma yerleriyse, isim babaları olan ve kanatları altına aldıkları bu çocukların onlardan çıngıraklar ve otel zillerinin içlerini doldurduğu meşhur valizler ve olivetti marka antika bir daktilo çaldığından asla şüphelenmeyen jérome deschamps ve macha makeïeff’ın kumpanyasının deposu. ödünç alma değil, bunlar rosemary’nin sadece ona ait olan sesinin karşılığı.peki sonuçta kimdir moriarty?jack kerouac romanından çıkma bir karakter (ya da conan doyle muydu?) ; ya da ismini yeni-meksika’da kayıp bir şehre miras bırakmış olan bir yabancı; bir bilmece; müzikal bir anakronizm?daha çok macha makeïeff’ın onlar hakkında ne öylediğine bir bakın.savulun! o garip kabilenin, elektrikli, sevilen, beş yüzlü, suda yaşayan, önceki hayatların kederini taşıyan kraliçesi karşınızda. güzel kadın ve azgın rüya görenleri. yumuşak kendinden geçişleri.. takıntılı olanın dengelenmesi sizi hayran bırakıyor. yanlarında getirdikleri başka yerler yüzünden, başka yerlerden başka yerler. incelikle zonklayan, yırtılan bir şey.hanfendinin kötü mizacı hayran bırakıyor ve zerafetin sakladığı öfkeyi dile geritiriyor. ve ardından yüzlerinde, zarif taşkınlık, ve seslerinde hayaletin gülüşlerini anlatıyorlar. bu bulanıklık ve büyü sizi dengeye getiriyor ve birden tiz bir şey, bir bıçağın ucu.. sizde izini bırakıyor, onlarla bu yolculuk. akan bir kanın ılıklığı ve deride bıraktığı çatlak. rüyanın ederi bu. moriarty’nin şiddetli zerafeti."moriarty :rosemary moriarty : vokal, tamburin, kaşık, piyano, trompet - scotch şişesi
arthur moriarty : akustik gitar, valiz davul, piyano
zim moriarty : kontrbas, akustik gitar, müzik kutusu, valiz davul
thomas moriarty : kromatik ve diyatonik harmonika, "kazoo", matkap/delgi, "jew's-harp"
charles moriarty : elektro gitar
moriarty ayrıca şunlarla da çalıyor:vincent talpaert moriarty: davuleric tafani dubeussay moriarty: davul "
Bağımsız bir fotoğrafçı olan Bora Tarhan ise, 28 dakikalık videosunun hem sanatsal hem de realist olarak sayılabilecek kurgusu ile olaylara kendi bakış açısını yansıtıyor. Tarhan,“Love Children of Turkey” (Türkiye’nin Sevgili Evlatları) adlı belgeseli oluştururken sokaklarda, caddelerde ve parklarda direnen insanların arasına karışmış.Hatta kendisine “Gaz maskesini nereden aldın abi?”diye soran bir vatandaşa “İnternetten aldım, ama Karaköy’de filan da satılıyor” cevabını verdiği duyuluyor. Video bu bakımdan olayların kalbinden geliyor.