12 Mart 2012 Pazartesi

+PORTRE: Om Mani Padme Hum

  Amerika'nın 'çiçek çocukları' henüz doğmamış, ampirik eğitim karşıtlığı ile başlayan ve sonrasında ki devam halkalarıyla büyüyen protestoların sahipleri alanları doldurmamışken; II. Dünya Savaşı sonrası ve Vietnem savaşının süregiden izlerini daha yeni yeni atlatan savaş karşıtı hippiler-nihilistler-ayyaşlar-bohemler henüz yüzlerini doğuya-uzağa, mistisizme dönmemişken ve henüz bu kitleler buddha'yla ve nirvana'yla tanışmamışken; Anadolu'da ki bir şair şu kelimeleri yazıyordu defterine:

çelebi, asaf halet
"nigrôdhâ
koskoca bir ağaç görüyorum
ufacık bir tohumda
o ne ağaç ne tohum
om mani padme hum (üç defa)
sidharta buddha
ben bir meyvayım
ağacım âlem
ne ağaç
ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (üç defa)"


  1930-40'lı yıllarda, Anadolu'nun şiir atlasında yeni dönemler, yeni isimler doğuyor. Herkes yüzünü batıya dönmüş ve batının şiir akımlarına dalmıştır. Tam bu sırada tüm bu adamların arasından 'orta boylu, tombul ve göbekli bir adam' çıkar sahneye. Elinde tuttuğu şamdan ki mumların alevleri eşliğinde başlar söylemeye: "nigrôd-hâaa / koskocaman bir ağaç görüyorum / ufacık bir tohumda" ve sonra şamdan hayali bir davul olur ve başlar her hecede davula vurmaya: "om mani padme hum." Seyirciler anlamaz, diğer şairler anlamaz ama oralı olmaz karşısında ki güruha, renkli gömlekler giyen -bu tombul adam.

  Böylesi bir dönemde; Türkiye'de batının nabzı atarken ve batının çiçek çocukları henüz ortalıkta yokken Asaf Halet Çelebi çoktan yüzünü dönmüştür doğuya, islam tasavvufuna, üç büyük dine, budizme, kadim Çin ve eski Mısır efsanelerine ve masallarına. Ailesinde miras kalan bu kültürü daha da derinleştirmiştir mistisizmle. Çiçek çocuklardan otuz yıl önce bahsederken buddha'dan, nirvana'dan ülkesinde ona 'bob stil' veya 'ultra modern' şair denir. Çünkü geleneksel içerikli şiirlerinde, modern bir dil kullanıyordu Çelebi.

  Şiirlerinde Sanskritçe, eski Mısırca, Rumca kelimeler kullanması özellikle dikkat çeker ve o bunun sebebini şöyle açıklardı: "Yabancı kelimeleri 'ritm itibariyle' atmosfer yaratmak için kullanıyorum, bu kelimelerin anlamını bilmeye gerek yoktur. Kaldı ki hakiki şiir kelimelerin lûgat manalarından ziyade onların tılsım formülleriyle açılır sihirkar bir bahçedir." Ve elbette hâlâ onu anlayan pek azdı, yalnızdı.

  Ve 1958 yılında, Mevlana'nın soyundan geldiği için 'Çelebi' soyadını alan Asef Halet, yanlış bir tedavi sonucunda "ölüm içinde ki edebi varoluşa" erişir.

+kaynak:
  • çelebi, asaf halet; viki - k dergi - roll dergi
  • 1953 yılında eski ve yeni şiirlerini topladığı kitabı; om mani padme hum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder