7 Mart 2012 Çarşamba

KOMŞU: Dindar Anarşistler: Malakanlar

+ koalakultur.com'dan alıntıdır. İlgili başlık için tıklayın



“Dünya üzerinde adı sanı duyulmayan bir halktır Malakanlar. Anadolu’da bir zamanlar Malakanların yaşadığından çok az insan haberdardır. Onların anlı şanlı bir tarihi yok. Onlar için kahramanlık heykelleri dikilmedi. İnsanlığa hiçbir kötülükte bulunmadılar, öldürmediler, doğayı sevip korudular. Bugün dünyanın en büyük sorunu savaşların yarattığı ölüm, yoksulluk sorunu…"

F.Tekin Düz

Anadolu halklar bahçesi, uygarlıklar beşiğidir. Birçok millet Anadolu’yu yurt edinmiş. “Üzerine atlılar salınmış. Anadolu ise ne İskender ne de Şah takmıştır.” Kavimlere kucak açmış, onları doyurmuş, sarmış, sarmalamış bir mekândır Anadolu. Göç ettirmiş, aç bırakmış, savaşlar görmüş, kardeşin kardeşi öldürdüğüne şahit olmuş. Yalnızca tek bir halkı kendine yar edinmemiş; kendisine gelen bütün halklara kucak açmış, kendinden değerler katmış bir coğrafya. Bazen zalimden, zulümden yana olmuş. Bazen de kimsesizlere, kimliksizlere, yoksullara, yoksunlara kucak açmıştır. Anadolu’da açlıktan, kıtlıktan, savaştan, kimsesizlikten, kimliksizlikten her halk nasibini almıştır. Bu yönleriyle halkları yoksullukla ve ölümle eşitlemektedir. Eşitlikçiliği daha çok savaşlarla kendine sahip çıkmaya çalışanlara dönük olarak kahramanlık yapanlara kurban etmiş, onları daha çok sahiplenmiştir. Kendisi için kahramanlık yapanları, kanını akıtanları bağrına basmıştır. Bu topraklar üzerinde savaşın olmadığı zamanlar neredeyse yok gibidir. Halklar gözlerini savaşlar içinde açmış, ölene kadar savaş gerçekliği ile yaşamışlardır. Savaşın getirdiği; çaresizlik, ezilmişlik, umutsuzluk, yoksulluk, yoksunluk, kimsesizlik halkları kendi kimliğinden uzaklaştırmıştır. İnsanlar korkuyu, acıyı, ölümü iliklerine kadar yaşamışlardır. Yaralı olan bu mekânda; insanlar, dil, söz, dağ, taş, yani insana ve doğaya dair ne varsa her şey acıdan nasibini almıştır. Korkuyla, acıyla, ölümle içe içe geçen bir yaşamla kimlikler oluşmuştur. Böyle meydana gelen bir kimlikle Anadolu insanı türkülerini, şarkılarını, stranlarını ağıtlara dönüştürmüş. Anadolu insanı sevincini, neşesini yaşamaya çalışırken acının, hüznün trajedisiyle oluşan ruh halini uzun havayı andıran müziklerle kutlamıştır.

Bu coğrafyada Malakanlar adında bir dinsel cemaat ya da etnik grubu duydunuz mu? Kars bölgesini bilenlerin dışında Malakan ismini duyan insan sayısı çok azdır. Yaşadığımız topraklarda bir zamanlar bizimle beraber yaşamış bir halkın varlığından haberdar olmamak ayıplarımızdan biridir. Malakanlar’da din ile etnisite iç içe geçmiş Beyaz Rus kökenli bir etnik gruptur. Rus Ortodoks inancından farklı olarak, kendilerine özgü Tevrat ve İncil sentezi Güneş Kitabı’nın temsil ettiği bir dini sisteme inanıyorlardı. Rusların resmi Yunan Ortodoks kilisesinden yaklaşık 300 yıl önce ayrılmış Rus kökenli bir halktır. O tarihlerde Rus halkının inancına göre, haftada iki gün süt içme geleneği vardı. Malakanlar böyle bir oruç inancına itiraz ederek haftanın her günü süt içebileceklerini düşünüyor ve her gün süt içme ile inançları arasında bir çelişkinin olmadığına inanıyorlardı. . Bundan dolayı Yunan Ortodoks kilisesinden ayrılmışlardır. Moloko kelimesi Rusça olup süt anlamındadır. Molakan kelimesi ise süt içen orucu bozan anlamına gelir. Kars civarında bu kelime Malakan şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. Kısacası Malakanlar yani süt içenler büyük ayrılıktan sonra büyük oruç boyunca süt içmekte ısrar eden Rus Ortodoks gruptur. İnançlarının gereğini yerine getirmek için göze aldıkları fedakârlık olarak ayrılık Onlara, şiddetli işkence ve ıstırap dolu bir yaşam sürdürmelerine sebep olmuştur. Rus yönetimi tarafından Kafkaslara, Osmanlı, İran sınır boylarına Tiflis, Erivan, Bakü civarına yerleştirildiler. Sonraki yıllarda yayınlanan bir bildiriyle Malakanlarla dinsel inancı aynı olan Rus yazar Tostoy’unda bağlı olduğu Dukhoborlara inançlarını özgürce yaşamalarına izin verildi. Bu durum 19. yüzyılın sonunda gündeme gelen zorunlu askerlik hizmetine kadar sürdü. Malakanlar askerliği inançları gereği zalimlik sayıp, askerlik yapmayı reddettiler. Bu yeni durum Malakan halkının acı ve sıkıntı çekmesi demekti. Yeniden kaçış, yeniden göç başlamıştı. Bu dönemde Malakanlar Kafkas ardından Amerika, Kanada ve Avustralya’ya göç ettiler. Bir kısımda Kars’ın 1877- 1878 Osmanlı Rus Savaşları’ndan sonra Ruslar tarafından Kars yöresine sürülmüştür. Kars’a sürülmelerinde askerlik çağrılarına uymamaları, askerliği reddetmeleri etkili olmuştur. Malakanların buradaki kaç köye yerleştikleri konusunda elde kesin bir veri yok. Ancak 1962 yılına kadar Kars ve yöresinde yaşamlarını sürmüşlerdir.

İnançlarına göre: “ Her katil, hangi şartlarda olursa olsun önemi yoktur, tanrıya karşı suçludur. Hiçbir katil ebedi hayata sahip olamaz.” görüşlerine sahip olup, kan akıtmayı haram, günah saymışlardır. Savaş karşıtıdırlar. Askerliği bir tür tiranlık olarak görürler. Askerliği reddettikleri için vicdani retçidirler. Öyle ki askeri malzemeleri taşımaktan bile uzak durmuşlardır. İnsanı tek tipleştiren her türlü üniforma Onlara itici gelmiştir. Onlar ölmek istemeyip ve öldürmemekten yana tavır koydukları için sürekli diğer toplumlar tarafından dışlanmış, başka yerlere göç etmiş, ettirilmiştir. Her ne sebeple olursa olsun öldürmeye karşı çıkmışlar.

Anarşisttirler. İnançlarına göre tanrının yarattığı insanlar doğuştan eşit olduğu için bu eşitliliği hiçbir kanun, yasa bozmamalıdır.İnsanı diğer insanlardan üstün tutacak her türlü hiyerarşiye karşıdırlar. Yönetmekten, yönetilmekten kaçınırlar. Onlara göre yönetmek güç kullanmak demektir. Güç ise belirli bir otoriteye dayanır. Gücün iktidara dönüşmesine karşıdırlar. Güç ile bireyin, grubun üzerinde tahakküm kurulmasını sevmezler. Gücü insanın içinde yetenekleri ortaya çıkarması, toplumsal dayanışmanın aracı olarak kullanmaktan yanadırlar. Evlenmelerinde her türlü seremoniden kaçınırlar. Devlet olgusuna inanmadıkları için vergi vermeyi, mahkemelere çıkmayı reddederler. Devlet ahlakının en büyük ahlaksızlık olduğuna inanırlar. Gerçek anlamda eşitliğin olmadan ahlakın olmayacağı, bunu da devletin sağlayamayacağının bilincindedirler. Bütün polis, asker kolluk kuvvetlerine ve yasalarına karşıdırlar. Rus yazar Tostoy, Malakanlar’a benzer yaşam felsefesine inanan Dukhoborlar cemaatine mensup bir Hristiyan Anarşisttir. Tostoy Diriliş alı kitabında ‘Eğer insanlar Tanrı’nın çocukları olduklarını anlayabilselerdi ne düşman ne de köle kalırdı. Bu durumda devlete ve onun zararlı kurumlarına ihtiyaç kalmazdı.” diyerek Tanrının dışında hiçbir otoriteyi kabul etmemişler.

Malakanlar zorunlu olan ilkokuldan sonra çocuklarını okutmazlardı. Eğitimin ilkokuldan sonrasının onları bozacağına, kendilerine özgü ruh ve ahlak anlayışlarını yitireceklerine, sıradanlaştıracağına ve doğadan koparacağına inanmaktaydılar. Tasarruf düşüncesine sahip değildirler. Yarını düşünmezler. Biriktirmek onlara göre değildir. Mutlu olmanın biriktirmekle olmayacağının farkındadırlar. Kars yöresinde halkın anlattığına göre ellerine geçen parayı “Üste, başa, boğaza” verirlermiş. Dünya malına değer vermeden, sade bir yaşam sürerler. Özel mülkiyete karşıdırlar. Yaşamlarında rekabete yer yoktur. Kolektivizme inanırlar. Aralarında çok kuvvetli toplumsal dayanışma vardır. Sınıf ve her türlü unvanı reddederler. Statüleri yükseltmeye karşıdırlar. Bu yükselme beraberinde maddi yükselmeyi getireceği için toplumun yapısını bozacak hiyerarşiden ve yükselmelerden uzak dururlar.
Özgürlüklerine düşkündürler. Yaşamlarında hüküm etmek diye bir kavram yoktur. Hükmettikleri zaman insanın aşağılanacağının, onurunun zedeleneceğinin bilincindedirler. Geleneklerine çok katı bir şekilde bağlıdırlar. Onları belirli bir kalıba sığdırmaya çalışan, toplumsal mühendisliğe her türlü bedeli göz önünde bulundurarak sonuna kadar direnirler. Doğadan kopan insanın özgürleşemeyeceğini, kendilerinin özgürlüğü diğer insanların özgürlüğü ile mümkün kılınacağına inanırlar.

Malakanlar, 1877- 1878 yılarında Ruslar tarafından geleneklerine çok bağlı oldukları Ruslara göre sorun çıkardıkları için Kars köylerine yerleştirilmiştir. Daha çok Kars’ın Arpaçay ilçesinde birkaç köy kurmuşlardır. Burada bölge halkıyla çok iyi geçinen doğaya sevdalı bir halktı Malakanlar. Tarım ve hayvancılıkla uğraşırlardı. Tarımda ekme biçme işlerini kadana Rus atlarıyla yaparlardı. Arıcılıkta kovan ve petek yapma usullerini bırakarak modern çerçeve balcılığı yapmışlar. Kars yöresinde kaldıkları sürede bölge halkına çok ileri tarım ziraat teknikleri geliştirmiş ve bu teknikleri ve hayvan ölüsünden sabun yapmayı bölge halkına öğretmişler. Tarımda ayçiçeği, patates, lahana ekimi; kaşar ve diğer peynir türlerinin yapımında katkıda bulunmuşlardır. Onların bölgeye gelişiyle ekilebilen toprak oranında artış gözlenmiştir. Tarımla uğraşan nüfus artmıştır. Değirmenciliği bölge halkından öğrenmişler. Öğrendikleri bu mesleği çok iyi derecede yapmalarından dolayı Kars yöresinde değirmenlerin çoğunu onlar işletmeye başlamışlar. Bundan dolayı yöre halkı buğdayını, arpasını daha çok Malakan ustaların değirmenlerinde öğütmeyi tercih etmişler. Şehirlere yerleşmezler. Köy onlar için en uygun yerleşim yeriydi. Teknolojiyi reddederler, doğayı severlerdi. Onlara göre her türlü ağır sanayi ve teknoloji, insanı özünden koparan yaşamı karmaşıklaştıran faktörlerdir.  Modern toplumun başına bela olan derin mutsuzluk, yabancılaşmadan uzak durmak için şehirden uzak durup doğayla iç içe yaşamak gerektiğini bilirlerdi. Malakanlar daha fazla kültürel erozyona uğramamak için şehirlerden uzak durmuşlardır. Öyle ki ABD’ye yerleşenler orada toplumun yapısının bozulacağından kuşkulanarak Yeni Zelanda ve Avustralya’ya göç etmişler. Bugün Kars’ta yaşayan insanlara Malakanları sorduğunuzda: “Tarımla uğraşan, arı gibi çalışkan, yorulmak nedir bilmeyen bir milletti. İçki, sigara, hırsızlık, zinaya onların yaşamında yer yoktu. Uysal kendi halinde bir halktı” diye cevap verirler.

1877- 1878 yılları arasında Kars bölgesine yerleşen, halkla iyi ilişkiler kuran Malakanlar için göç etme vakti 1921’lerde gelip çatmıştı. Kars’a yerleşme sebepleri göç etme sebebi olmuştu. Dayatılan zorunlu askerliği kabul etmedikleri için bu bölgeye sürgün edilen Malakanlar yine askerliği kabul etmedikleri için göç etmek zorunda kalmışlardı. Bolşevizm’i tehlike olarak gören siyasal çevreler Malakanların Bolşevik olduğunu, Bolşeviklere ajanlık yaptıklarını yaymaya başladılar. Malakanların Bolşevizmin etkisinde olduğunu Kazım Karabekir: “Malakanlar Ruslar zamanında dahi askere gitmezlermiş, erkekleri hep sakallıdır. Umumiyetle iri vücutlu, canlı kanlı, sıhhat numunesi insanlar. Elbise ve vücutları temiz. Hayvanları kadana, arabaları çok eşya alır, dört tekerlekli, büyük ve sağlamdır. Ziraat, ekme biçme aletleri hep son sistemdir. Kan dökmek onlara göre en büyük günah imiş, harpte dahi olsa. Ben onları yalnız nakliyede kullanıyordum. Buna dahi itiraz ediyorlardı. Kars’ın her tarafında şoseler boyunca uzanan bu köylüler teşvikatla Bolşevik teşkilatına başlayarak bugün gösterdikleri samimi hayatlarını bozmaya da başlamışlardı.” diyerek özetliyordu. Buradan yola çıkılarak Malakanları en hassas oldukları konuda göç ettirmenin doğru olacağı düşünüldü. Öyle ki Adana çevresindeki ve ülkenin diğer bölgelerindeki Hıristiyanlar, hatta Kars bölgesindeki Hıristiyanlar askere alınmazken Malakanlar askere alınmaya başlanıyor. Onları yıldırmanın, kaçırmanın en iyi yolu bulunmuştu. Malakanlar, 20 Ocak 1921 tarihine kadar Türkiye’yi terk etmedikleri takdirde askere alınacakları mecliste karar altına alınmış. Bunun üzerine Malakanların büyük bir kısmı Türkiye’yi terk edip Sovyet Rusya’ya dönmeye başlamışlar. Malakanların1921 göçünden sonra kalanlar Kars’ın Arpaçay ilçesinin üç köyünde ikamet etmektedirler. Malakanların ikinci büyük göçü 1962 yılında yaşanmıştır. Bu göç siyasal olmayan nedenlerle olmuştur. Malakan geleneklerine göre 5-6 göbek yakın akrabalığı olanlar arasında evlilik yasaktı. Malakanlar, sayılarının azalmasıyla Malakan erkekler evlenmekte güçlük çektiler. Malakanlar için yaşamsal olan bu durum, onların Kars bölgesinde ikinci kez göç etmelerine neden olmuştur.

Dünya üzerinde adı sanı duyulmayan bir halktır Malakanlar. Anadolu’da bir zamanlar Malakanların yaşadığından çok az insan haberdardır. Onların anlı şanlı bir tarihi yok. Onlar için kahramanlık heykelleri dikilmedi. İnsanlığa hiçbir kötülükte bulunmadılar, öldürmediler, doğayı sevip korudular. Bugün dünyanın en büyük sorunu savaşların yarattığı ölüm, yoksulluk sorunu ve doğal dengenin bozulmasıdır. Malakanların yaşam felsefesinde bu iki sorunun cevabı savaş karşıtlığı ve doğaya dönüştür. Günümüzde durum böyle olunca her zamanki gibi şimdilik daha çok insanlığın ‘Malakanizme’ ihtiyaç duyulduğu ortadadır.

Kaynakça:
- Kars’ta Bir Etnik Grup Malakanların Toplumsal Yapısı, Prof. Dr Orhan Türkdoğan, IQ Kültür Sanat Yayıncılık
- Berfin bahar dergisi: Erkan Karagöz’ün kişisel sitesi erkankaragoz.com Kars’ın solan Rengi: Malakanlar, Malakan sorunu ve Çözümü çalışmaları
- Anarşist Felsefe- Orhan Düz – Birey Yayıncılık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder