İtaat, siyasal parti seçimlerinde gidip oy vermek ve seni 'yönetecekleri' seçmek gibi açık ya da babanın sözünde çıkmamak gibi örtük biçimlerde ortaya çıkabiliyor. Çoğu zaman da, bu ayrımı yapmanın çok kolay olmadığı hallerle gerçkeleşiyor. Örneğin, bir işyerine gönüllü olarak girip, orada ki hiyerarşik dizilimin farkında olup ve üste itaat etmenin baştan kabul edilmiş olmasına rağmen, bir süre sonra itaatin güdüleşmiş bir vaziyette emir almayı beklemeden ya da her emirden sonra 'itaat etmeyi seçiyor muyum?' diye düşünmeden, otomatik haraketlerle gösteriyi devam ettirme şeklinde hayat bulması gibi. Veya kıtayı denetleyen komutanın binlerce silahlı askeri ürpermiş bir donuklukla ses tonundan daha büyük bir silahı olmadan kendine tabi kılmasındaki gibi. Tek tek karşılaştırıldığında askerlerin tamamı komutandan daha kuvvetli. Yine de bir tekinin aklından şahsi gücünü kullanarak tahterevallinin dengesini bozmak geçmiyor. Askerlerin korku, saygı ve tam bir sadakatle durmalarını sağlayan, komutanın emir verme yetkisi değil, kendi içlerindeki itaat.
Erkan Ersöz, Xoser fanzin
Homo Faber Yazıları, CILT VII-Alıntılar, Syf: 2